Korku Klasikleri 1 Set
Sayfa sayısı: 0
Ebat: 13,8 X 21
Yayın Tarihi: Ekim 2020
Barkod: 8696602029192
DEX’ten her Korku Klasikleri 1 Set alışverişinizde kuşlu bez çanta hediye!
Korku Klasikleri 1 Set 4 Kitap
Cthulhu’nun Çağrısı ve Diğer Tuhaf Öyküler
Dr. Jekyll ve Mr. Hyde’in Tuhaf Vakası
Frankenstein
Dorian Grey’in Portresi
Cthulhu’nun Çağrısı ve Diğer Tuhaf Öyküler
Bir yandan korkun bir yandan umudun varsa iki kanatlı olursun, tek kanatla uçulmaz zaten. Mevlânâ
Edgar Allan Poe’nun mirasçısı ilan edilen ve “Uyandırılan her dehşet, sorumlusunu da yeryüzünden siler,” diyen Lovecraft, tıpkı yarattığı Cthulhu gibi korku edebiyatının en ilham verici mitoslarından biri. Cthulhu’nun Çağrısı, Charles Dexter Ward Vakası, Uzaydan Gelen Renk, Karanlıkta Fısıldayan ve Deliliğin Dağlarında öykülerinde; eski çağlardan kalma ve uzun süredir geri çekilmiş bekleyen yaratıklar, canavarlar, tanrılar efsanelerin, şiirlerin arasından çıkıp yanıbaşımızda soluk almaya başlıyor. Cthulhu’nun Çağrısı ve Diğer Tuhaf Öyküler, insanlığın en eski ve en güçlü duygusu korkuyu deşen öykülerle dolu “tuhaf” bir başyapıt.
“İnsanlığın huzuru ve güvenliği için yeryüzünün en karanlık kuytu köşelerinin ve ayak değmemiş mağaralarının kendi haline bırakılması mutlak suretle zaruridir; oralara ilişilmemelidir ki uykudaki anormallikler dirilmesin, küfür gibi varlığını sürdüren korkunç varlıklar zifiri inlerinden fışkırıp yepyeni ve daha geniş çaplı fetihlere kalkışmasınlar.” Dr. Jekyll ve Mr. Hyde'ın Tuhaf Vakası
Hayatı boyunca sağlık sorunlarıyla uğraşan Robert Louis Stevenson, uzun süre gördüğü kâbuslarından yola çıkarak yazdığı Dr. Jekyll ve Mr. Hyde’ın Tuhaf Vakası’nda yüz yıl öncesinden bugünü görüyor.
Dr. Jekyll ve Mr. Hyde’ın Tuhaf Vakası, erdem sahibi bir doktor ile kötülükten haz alan bir canavarın aynı bedende buluşmasını konu alıyor. Yetenekli bir doktor olarak gündüzleri toplum içinde saygın bir hayat süren Dr. Jekyll; geceleri içindeki kötülüğe teslim olup en dehşet verici arzularını tatmin etmek için Mr. Hyde’a dönüşüyor.
Bir yandan psikolojinin en gizemli konularından kişilik bölünmesine atıfta bulunan diğer yandan gelmiş geçmiş en büyük felsefi sorunsala, iyilik ile kötülüğün ahlaksal tartışmasına odaklanan kitap “çığır açan” bir başyapıt.
“Halkın arasında daima iyi huylu ve saygın biri olma gerekliliğinin yüküyle zorlama bir hayat sürerken, istediğim anda genç bir öğrenci gibi bu yükümlülükleri üzerimden atıp özgürlük denizine atlayabilen ilk kişi de bendim. Yırtılmaz pelerinimin içinde son derece güvende olduğuma emindim. Düşünsene, aslında ben yoktum! Tek yapmam gereken kimseye görünmeden laboratuvarıma girmek ve her daim hazır tuttuğum ilacımı birkaç saniye içinde karıştırıp içmekti; bundan sonrasında, ne yapmış olursa olsun, Edward Hyde nefesin aynada bıraktığı anlık buğu gibi yok olup gidiyor; yerini, gece lambasını kıstığı çalışma odasında huzur içinde oturan, tüm şüphelere gülüp geçme şansına sahip Henry Jekyll alıyordu.”
Frankenstein
Mary Wollstonecraft Shelley, bilimkurgunun başlangıcı sayılan Frankenstein’ı, iki yüzyıl önce yazmaya başladığında henüz 18 yaşındaydı. O günden beri, ceset parçalarından diriltilmiş bir ucubenin hikâyesini anlatan roman, kanımızı dondurmaya devam ediyor.
Genç bilim insanı Victor Frankenstein yarattığı dev varlık dünyaya gözünü açtığında, ondan iğrenir ve kaçar. Başıboş kalan bu yaratık önceleri saf iyilikle doluyken, karşılaştığı tüm insanların nefretine maruz kalınca yaratıcısından intikam almaya karar verir. Frankenstein, çirkinlikten değil sevgisizlikten canavarlaştığımızı ve yarattığımız kötülükle yüzleşmekten kaçtıkça kötülüğün büyüdüğünü anlatan “lanetli” bir başyapıt.
“Habisliğimin nedeni perişanlığım. Tüm insanlık benden nefret etmiyor mu? Benden tiksinmiyor mu? Yaratıcım olan sen bile beni paramparça etsen sevinirsin; bunu aklından çıkarma. Şimdi söyle bana, insanın benden esirgediği acımayı ben niye insana göstereyim? Beni, elinin emeğini, buzlardaki o yarıklardan birine atıp yok edebilsen buna cinayet demezsin. Peki, beni lanetleyen insana saygı mı göstermeliyim o zaman? Hâlbuki karşılıklı bir sevgiyi paylaşsak, ona zarar vermek şöyle dursun, hoşgörüsünün karşılığında şükran dolu gözyaşlarıyla emrine amade olurdum. Fakat böyle bir şey olanaksız. Yine de çaresiz bir köle gibi boyun eğmeyeceğim. Çektiğim acıların bedelini ödeteceğim. Sevgi uyandıramıyorsam korku uyandıracağım.”
Dorian Gray’in Portresi
Oscar Wilde’ın “Okuyan herkes baş karakterde kendi günahını görecek,” dediği tek romanı Dorian Gray’in Portresi edebiyatın kuşkusuz en büyük klasik eserlerinden biri... Fakat Dorian Gray’in Portresi’ni bu kadar büyük ve zamansız kılan, ahlaka, yargılara, güzelliğe, sanata, gençliğe, toplumsal normlara ve korkularımıza dair söyledikleri... Ressam Basil Hallward’ın güzelliğiyle büyüleyen genç Dorian Gray’in portresini yapması ve bu portrenin genç adamın hayatını ele geçirişini anlatan “zamansız” bir başyapıt.
“… Gençliğiniz sürerken tadını çıkarın. Can sıkıcı şeyleri dinleyerek, umutsuz başarısızlıkları gidermeye çalışarak ya da hayatınızı cahiller, sıradanlar, bayağılar için tüketerek altın günlerinizi boşa harcamayın; bunlar çağımızın sağlıksız hedefleri, sahte idealleri. Yaşayın! İçinizdeki harika hayatı yaşayın!
Hiçbir şeyi ziyan etmeyin. Hep yeni heyecanlar arayın. Hiçbir şeyden korkmayın…”